Bakanlar Kurulu, boşanmadan sonra doğan çocuğun babalığına karar veren yasayı ‘kayıt dışı çocukların sayısını azaltmak için’ değiştiriyor.
The Japan Times’in haberine göre Bakanlar Kurulu, doğum sırasında annenin eşine babalık verilmesini öngören bir yasa tasarısını Cuma günü onayladı.
Japonya’da halen yürürlükte olan 1898 tarihli Medeni Kanuna göre, boşanma tarihinden itibaren 300 gün içinde bir kadından doğan çocuk, yeniden evlenmiş olsa bile eski kocasının çocuğu sayılıyor ve onun nüfusuna kaydeliyordu.
Ancak birçok kadın, özellikle aile içi istismar vakalarında, düzenlemeye uymak yerine çocuklarını kaydettirmemeyi tercih ediyordu.
Ayrıca, Japon Medeni Kanununa göre erkek, boşandıktan sonra hemen bir başka kadınla evlenebilirken, kadınlar yeniden evlenebilmek için boşanmanın üzerinden 6 ay geçmesini beklemek zorundaydı.
2015 yılında Anayasa Mahkemesi’ne başvuran avukat Tomoshi Sakka bu süreyi 100 güne indirtmişti.
Şimdi Japonya’da yasa tamamen kalkıyor, anne doğum yaptığında kiminle evliyse çocuğu onun üzerine kaydettirebilecek.
Avukat Sakka’ya göre, değişiklik yalnızca kadına değil aynı zamanda çocuk haklarına yönelik: “Yasadaki bu değişiklik, aile kaydı olmayan çocukların sayısını azaltmaya yardımcı olacak. Sonunda bu yasanın çocuklar için olduğunu anladılar.”
Japonya, toplumsal cinsiyet eşitliği açısından diğer gelişmiş ülkelere göre geride. Ekonomik Forumu tarafından Temmuz ayında yayınlanan yıllık Küresel Cinsiyet Uçurumu Raporu’nda 146 ülke arasında 116. sırada yer aldı. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’ne göre, boşandıktan sonra kadınların yeniden evlenmeleri konusunda ayrımcı kısıtlamalar uygulayan 32 ülkeden biri.
Mainichi gazetesi, Ağustos ayında ankete katılan 800 kayıtsız kişinin yüzde 70’inin ‘babalık yasası’ sebebiyle kaydolmadığını yazdı. Kayıt dışı olan çocuklar, eğitime erişimde engellerle karşılaşıyor, sağlık sigortasından yararlanamıyor ve genellikle pasaport çıkaramıyor.
Kayıt ve babalık kurallarının, evlilik dışı doğumun nadir olduğu ve genel olarak hoş karşılanmadığı Japonya’da özellikle önem kazanıyor. Japonya’da çocukların yaklaşık yüzde 2’si evli olmayan ebeveynlerden doğarken, OECD ülkelerinde bu ortalama yüzde 41’dir.
Türk Medeni Kanunu’nun 132’nci maddesi “Evlilik sona ermişse, kadın, evliliğin sona ermesinden başlayarak 300 gün geçmedikçe evlenemez” deniyor. Buna iddet müddeti (bekleme süresi) deniyor ve boşanma davası sona erdikten sonra, boşanan kadının başka birisiyle evlenmek için beklemesi gereken süreyi belirtiyor.
Boşanan kadının iddet müddeti içerisinde evlenebilmesi için iddet müddetinin kaldırılması davası açması gerekiyor.
Aile hukuku ve boşanma davalarında uzman Atamer Hukuk Bürosu’nun bu konuda derlediği yazıda ‘halkı Müslüman ülkelerin tümünde iddet müddetinin hukuki olarak var olduğu, gelişmiş ülkelerdeyse iddet süresinin ya hiç olmadığı ya da hem erkek hem de kadınlar için geçerli olduğu’ söyleniyor.
Avrupa’da bazı ülkelerde, örneğin İtalya’da 300 güne kadar iddet veya bekleme süresi uygulanmakla beraber kıtanın büyük çoğunluğunda bildiğimiz manada bir iddet süresinin bulunmuyor.
ABD’de eyaletlerin yaklaşık yarısında iddet müddeti yok, boşanan bir kadın veya erkek aynı içinde bir başkası ile evlilik yapabiliyor. Geriye kalan eyaletlerin çoğunda da yalnızca bir, üç, beş gün gibi çok kısa bekleme süresi var.
Sadece altı eyalette uzun süreli bekleme süresi var. Nebraska, Oklahoma ve Wisconsin’de bekleme süresi 180, Alabama eyaletinde 60 gün, Kansas ve Texas’ta ise 30 gün. Ancak bekleme süresi sadece kadınlar için değil erkekler için de geçerli.
ABD’deki bekleme süresinin çocuğun kime ait olduğu konusundaki karışıklığı önleme gibi bir amacı yok, amaç, boşanan bireylerin hızlı bir kararla yeniden ‘hatalı’ bir evlilik yapmasını engel olmak ve daha iyi düşünmelerine olanak vermek.
Avustralya’da boşanma sonrası bir bekleme veya iddet süresi bulunmadığından boşanan kadınlar ve erkekler hiçbir kısıtlama olmaksızın yeniden evlilik yapabiliyor.