10 yaşından beri oyun tasarlıyor

Oyun ve uygulama geliştiricisi Eren Çalışkan İstanbul Özden Cengiz Anadolu Lisesi öğrencisi. Hiçbir eğitim ve yardım almadan, yaptığı bireysel araştırmalarla çok sayıda yazılım, kodlama dili ve oyun tasarım programı öğrenen Çalışkan, kullanıcılara sunduğu oyunlarda kurgu, çizim, taslak, kodlamanın yanı sıra müziklerini de kendi hazırlıyor.

BABAM HİÇ ‘BİLGİSAYARDAN KALK’ DEMEDİ
Bilişim teknolojileri danışmanı babası Metin Çalışkan’ın yönlendirmesiyle çocuk yaşta oyun sektörüne atılan Eren, yaptıklarını şöyle anlatıyor; “Z kuşağının bir ferdi olarak bilgisayar oyunlarıyla ve mobil oyunlarla büyüdüm. O nedenle teknolojiye hep ilgi duydum. Çok fazla oyun oynuyordum. Babam da hiçbir zaman ‘oynama’ demedi. Babamın yönlendirmesiyle ‘bu oyunlar nasıl yapılıyor, arka planında ne var’ diye sorgulamaya başladığımda 7-8 yaşlarındaydım.”

İNTERNETE ‘OYUN NASIL YAPILIR’ YAZARAK BAŞLADIM
Küçük yaşta büyük projelere kalkışan Eren, babası dahil kimseden teknik yardım almadığını söyleyerek; “En büyük hocam Youtube ve Google oldu. Arama motoruna ‘oyun nasıl yapılır’ yazarak işe koyuldum. Oyun algoritmasını öğreten basit siteleri araştırarak başladım. İlk önce oyun tasarlayan ve geliştiren insanların yaptıklarını küçük bir çocuğun konuşmayı öğrenmesi gibi taklit ettim. Kodlar yazdım, sonra o kodların ne işe yaradığını çözdüm. Bir şeyler öğreniyordum ama öğrendiklerimi isimlendirecek yaşta ve bilinçte değildim. Zaman geçtikçe öğrendiklerimi kavramaya başladım” diyor.

İLK OYUNU 10 YAŞINDA
İnternetten öğrendikleriyle 10 yaşında ilk oyununu ortaya çıkaran Eren, o oyun hakkında şöyle konuştu; “2 boyutlu ve 10 dakikada oynanıp bitirilebilecek bir oyundu. Çok heyecanlanmıştım. Kendimi tam olarak yetkin hissettiğim zaman 2-3 yıl önceydi. ‘Horse Revenge’ isimli oyunumu yapınca 3 boyutlu oyunlar da tasarlayabildiğimi gördüm ve 12-13 yaşında kendimi kanıtladım.”

HAYAL GÜCÜ ÖNEMLİ BİR ANAHTAR
Oyun geliştirmede en önemli noktalardan birinin hayal gücü olduğunu söyleyen Eren Çalışkan bu konuda da özel çalışmalar yapıyor. Eren Çalışkan; “Bir oyun fikri ortaya atarken en önemli şey olabildiğince farklı içeriklerle hayal gücünüzü beslemek. Bunun için babamla sohbetlerimizin yanı sıra kitaplardan, filmlerden, dizilerden ve oyunlardan ilham alıyorum. Güzel bir oyun yapmak istiyorsanız, bol bol oyun oynamanız lazım. Güzel kısımlarını kendi oyunlarına yedirebilmeniz önemli” diyor

AKRANLARIM KADAR BİLGİSAYAR BAŞINDAYIM
Bilgisayar başında geçirdiği zamanın akranlarıyla aynı olduğunu ancak bu vakti üretim için kullandığını dile getiren Çalışkan, devam eden eğitim hayatını şöyle anlatıyor; “Okulda derslerim iyi ama benim için projeler daha öncelikli. Okuldan gelince önce projelerimle ilgili mesai harcıyorum. Üzerine çalıştığım ve 2023’e kadar tamamlamayı planladığım iki oyun daha var. Kalan zamanlarda derslerimi ve ödevlerimi bitirecek şekilde günü planlıyorum.”

HEDİYE BİLGİSAYARLA ENGELLİLER İÇİN OYUN
Tüm bu oyunları 12 yıllık, eski teknoloji bir bilgisayarla yapan Eren’in çalışmaları, bir bilgisayar firmasının CEO’sunun dikkatini çekti ve ona yepyeni bir bilgisayar hediye edildi. Ancak firma yöneticisinin bir şartı vardı. Bu şartı hemen yerine getiren Eren şunları söyledi; “Bilgisayarımın ve programların açılması için dakikalarca bekliyordum. Yeni bilgisayar hediyemi verirken bunu engelli arkadaşlarımızla ilgili bir oyun geliştirmem şartıyla yaptılar. Ben de vakit kaybetmeden o oyunu geliştirdim. Blur isimli oyunda engellere çarpmadan yürümeye çalışırken, sis bulutları görüşü kısıtlıyor ve görme kaybı olan arkadaşlarımızla empati kurmayı sağlıyor.”

ÇOCUKLUK SORULARI POTANSİYELİNİ GÖSTERDİ
Eren’in bilime merakının ve yaratıcılığının sinyallerini daha yeni konuşmaya başladığı yıllarda sorduğu sorulardan aldığını söyleyen baba Metin Çalışkan; “3 buçuk yaşındayken bana ‘neden güneş orada’ diye sormuştu. Ben de buna yanıt veremedim ama Eren’in farkındalığının yüksek olduğunu anladım. O andan sonra hayal gücünü geliştirmeye ve bunu sunabileceği ortamlar hazırlamaya gayret ettim. Hayal edip çizimler yapmasını istedim. O da kendisini küçük yaşta geliştirerek bu çizimleri oyun dünyası için yapmayı seçti.

ONA HEP ‘PROJE ÜRET’ DEDİM
Normalde ebeveynler ‘çocuklarına bilgisayarın başında çok vakit geçirme’ derken ben tam tersini, yani daha çok oyun oynamasını söyledim. Oyun oynamanın hayal gücünü geliştireceğini biliyordum. Ona hiçbir zaman ‘öğren’ demedim, yönlendirmem hep ‘proje üret’ şeklinde oldu. Artık bilgiye ulaşmak çok kolay. İlk oyununu getirip gösterdiğinde tebrik ettikten sonra beraber oynayıp geliştirmesi için teşvik ettim ve ortaya daha kapsamlı oyunlar çıktı.”